Ahlak Dışı Bir Felsefe Anlayışı İnşa etmiştir 
 
    “Ahlaklı insan, ahlaksız insandan daha aşağı bir türdür.” Nietzsche
 Nietzsche (1844-1900) ahlak değerlerine karşı en sert eleştirileri yapmış ve kendine göre ahlak dışı (amoral) bir felsefe kurma girişiminde bulunmuş olan Alman filozoftur.  Aklı değil istenci, toplumu değil bireyi üstün tutan bir anlayışın temsilcisidir. Akılcılığı ve toplumculuğu besleyen değerlerin yerine bireyciliği (individüalizm) ve istenci destekleyen değerlerin konulmasını savunmuştur. 

     Ona göre gelişmek için mevcut ahlakı reddetmek gerekir
Nietzsche’ye göre, ahlak belli bir çağın değer yargıları ve “iyidir-kötüdür” dediği şeylerin tablosudur. Bu şekilde algılanan göreli değerler tablosundan uzak durmak gerekir. Kendi ifadesiyle ”Ahlaksal olan diye bir şeyden bahsedilemez, ancak olayların ahlaksal bir yorumundan bahsedilebilir.”[1] “Böyle Buyurdu Zerdüşt’te Nietzsche sıradan sürünün ortalama insanı ile karşıtlık içinde gördüğü ideal insanını, üstün insan’ı betimler. ‘İyinin ve kötünün ötesinde’ olan üstün insan herhangi başka bir sözle ‘ahlaksal dünya düzeni’ni yadsıyarak kendi değerlerini yaratır.”[2] Yani gelişmek için mevcut ahlakı reddetmek gereklidir. 

     Toplumu Halk Sınıf Ve Seçkinler Sınıfı Olarak İkiye Ayırmıştır
Nietzsche’ye göre toplumda iki tür insan ve bunların oluşturduğu iki tür toplumsal sınıf vardır. Bunlardan bi­ri halk sınıfı, diğeri seçkinler sınıfıdır. Halk sınıfı sürü durumundadır. Din ve gündelik ahlak kuralları bu sınıf için yeterlidir; çünkü onun asıl görevi seçkin sınıfın oluşmasına elverişli koşulları sağlamaktır. 


     Vicdan yerine; Bireyci, bencil, acımasız, istenci güçlendiren ahlakı savunmuştur.
Seçkin sınıfa yakı­şan ahlak, insanın doğasına uygun olan bireyci, bencil, acımasız, istenci güçlendiren ahlaktır. Ona göre dinler ve kimi filozoflar bu ahlak yerine özverili olmayı öğütleyen, zayıflığı, miskinliği koruyan ve bireyin güdülerini körletip onu edilginliğe yönelten köleler ahlakını benimsemişlerdir. Artık sıradan kimselere ve korkaklara yarayan bu ahlaktan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Bunun yolu da vicdan ahlakı yerine deha yani iktidara doğru giden güç ahlakını koymaktır. İnsani ilişkilerde gücü ön plana almıştır. Ona göre “güçlü olan haklıdır”Nietzsche’ye göre yeni ahlak değerleri seçkin sınıf arasından yetişecek üst insanlarca(übermensche) konula­caktır. Üst insan güçlü istencin simgesidir. Nietzsche’nin bu yaklaşımı, gücü “en yüce iyi” durumuna getirmekte­dir. Bu düşünce bazı düşünürlerce faşizmin habercisi olarak nitelenmiştir.

      Dünyanın özüne güçler arası çatışmaları koyan Nietzsche, pek çok ahlakçıyı “Kimseyi incitme!” buyruğunu ahlak sorunun temeline yerleştirmesinden ötürü eleştirir. Şöyle der; “Güçlü olan gücünün gerektirdiğini yapmalıdır ve dünya güçlülerindir.”[3] Bu noktada görüyoruz ki Nietzsche’ye göre güç ve güçlü meşrudur ve her zaman haklıdır: “Nietzsche, güce başlı başına bir hayranlık duymuş ve onu ahlaksal ölçülere ya da etik unsurlara bakılmaksızın kazanılacak bir şey olarak görmüştür.”[4] 
Dünya bir savaş meydanıdır.

Davayı kutsal yapan şey iyi bir savaştır!” 

     Lamarck ve evrim teorisinin ana kuramcısı Charles Darwin ile başlayan en üstün türün ayakta kaldığı düşüncesi ve Maltus’un öğretileri Nietzsche’nin düşünce yapısının temelleri oldu. Bu temel, insanoğluna özetle şu mesajı veriyordu: “Canlıların yaşamda kalması için tek yol, birbirleriyle savaşmalarıdır. Doğada bir seçme-ayıklama süreci vardır. Buna göre her soyun en uygun niteliklere sahip olan temsilcileri, yaşamda kalır. Doğanın yasası budur.”[5]
Doğanın yasasını böyle gören ve savaşarak üstün insana uzanan yolda yeni adımlar atıldığına inanan Nietzsche bu noktada savaşı kutsamış ve şunları söylemiştir: “Diyorsunuz ki savaşı kutsal kılan şey iyi bir davadır. Ben size derim ki her davayı kursal yapan şey iyi bir savaştır.”
Özetle F. Nietzsche’nin bütün felsefesinde bir başkaldırı vardır. Toplumun bütün değerlerine karşı çıkmıştır. Nietzsche, Darwin’in kuramında belirtildiği gibi “ güçlüler yaşam savaşı içinde güçsüzleri yok eder.” anlayışını benimsemiştir. O, ahlâkın amacının eşitlik olamayacağını düşünür. Çünkü, hayatın içinde eşitlik yoktur. İçinde yaşadığı dönemin ahlâk anlayışını bir köle ahlâkı olarak yorumlar ve tüm dinsel değerlere karşı çıkar. Bunun yerine insanlara yeni amaç ve değerler sunmaya çalışır. 

      Nietzsche’nin anlayışında insanın kendi çıkarları için gereğinde başka insanları yok etmesi iyi ve soylu bir davranıştır. Soylu sınıf her şeye egemen olunca, sonunda üstün insan ortaya çıkacaktır. Üstün insan güçlüdür, her şey onun için çalışır. Nietzsche’nin bu anlayışında güç en yüce erdem olarak değerlendirilmiştir.

     Nietzsche’nin bu görüşlerinden en çok Hitler etkilenerek ‘üstün ırk’ görüşüne kapılmıştır.
Hayatı güçten ibaret gören Nietzsche, güçlerin çarpışmasından ve güçsüz olanın elenmesinden başka bir şey olmayan savaşı üstün insana ulaşma noktasında bir araç olarak savunmuştur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

thales ve felsefesi

felsefe giriş ders notları

varlık felsefesi